Rüştücüm Candy Crush’ı
elinden bırakabilirse yemeğe gideceğiz.. onu beklerken keçelerimi aldım elime.
Meleklerimi yapıyorum, hey millet bu melekler Avrupa, okyanus neyim gördü
bilesiniz:)
14.15 hafif bir öğle
yemeğinden sonra tekrar odadayım…daha önce de dedim ya 14.kattaki faaliyetleri
pek beğenmedim…amaçsızca dolaşmaktansa kamarada olmayı daha çok seviyorum.
Ki odamın manzarası böyle..
Kulağımda müzik viskimi
yudumlayıp ( evet gemide böyle öğlenden de başlanabiliyor:) keyif yapıyor,
sevdiklerimi düşünüyorum.
Böyle güzel bir gezide olduğumuz için şükrediyorum içimden .
Böyle güzel bir gezide olduğumuz için şükrediyorum içimden .
Birazdan İtalya’nın yani
çizmenin topuğundan geçeceğiz. Odadaki televizyondan konumumuzu
inceliyoruz…..Bizim odamız Yunanistan tarafına bakıyor..geminin sol
tarafındayız, burada kara yok..görünmüyor..okyanusa gelmeden sonsuzluk hissini
buralarda yaşamaya başladık bile…
Gözlerim dolu dolu..kızımı
çok özledim..ilk kez bu kadar ayrı kalıyoruz birbirimizden..:((
Kendimi oyalamam lazım:) büyük bir keyifle keçelerimi
tekrar alıyorum elime.
4 kasım pazartesi , sabahın
ilk ışıklarıyla girdik Malta’ya …
Tarihi yapısı çok güzel Valetta'nın..hele kale içi tabir edilen bölge harika…Malta'da çoğu bina taşa
oyulmuş…taşı bizim Çeşme taşı gibi yumuşak…
bu sebeple çabuk hacim
kaybediyor ve tabii ki hep onarım var. Limandan kale içine çıkmak için bir asansöre
bindik..dev gibi yüksek bir şey..tabii o arada bütün limanı da seyretmiş olduk..
şehrin kuşatması sırasında gösterdiği cesaret ve başarıdan dolayı şehre onun adını vermişler. Jean Parisot De La Valetta .
Binaların hemen hepsi eski ve
cumbalı..evlerin cumbalarına bayıldım….kendim bayılmakla kalmayıp sizi de
bayıltmaya karar verdim:)
Amma çok cumba fotoğrafı çekmişim demi. Siz
bir de kapıları görün:)
klasik Kale İçi mevkiini
gezdikten sonra 'Hop on hop of 'otobüs turu aldık…ve adanın içlerine gezmeye
çıktık…
Biliyor musunuz Malta’ya ait
spesifik bir hatıra eşya yok….ne ilginç değil mi…gemiye binmeden önce kıyıdaki
küçük hediyelik eşyacılardan şövalye magnet alabildim ancak..Onca saat gezdik
hakiki bir şövalye göremedim:) İnsan o kılığa sokar da ortada dolaştırır falan demi…ama
yoktu işte:(
Gemiye kurtlar gibi aç
döndük…sabah 09.00 gibi çıkmıştık,13.30 gibi de geri döndük….Az
gibi görünüyor ama bol bol yetti Valetta’ya….
İlk günlerde cazip gelen bir
sürü yemek artık sıradanlaştı…Karı koca sebze peşinde koşar olduk…ama
domuzumuzu da hiiçç ihmal etmiyoruz:) Sabah kahvaltısında bacon’la başlayıp öğle ve akşam
bol bol yiyoruz tövbe Yarabbim:)
Buradaki bir kadın(Türk) o
yediğiniz domuz biliyorsunuz değil mi diye sordu..Kendi de yiyordu bu
arada…tabii ki biliyoruz dedik….Aslında Ayy! ciddi mi söylüyorsunuz deyip
ağzımdakini peçeteye çıkartıp kadını tatmin etmek vardı ya niyysseee!!
Saat 17.00 deki esneme ve aerobik zamanına kadar biraz yatıp
dinlenme zamanı. Bira uyku mu yaptı ne?:))
17.00 deki aerobik falan
yalan oldu tabii ki..İzmir’e bir dombili olarak dönücem kiii…eyvah eyvaahhh:))
Gemideki akşam yemekleri
başlı başına bir seramoni:) iki ayrı oturumda gidiliyor restoranlara Biz 2. oturumdayız.Yani 20.30 da yiyoruz.
Beyler rakılarını katiyen ihmal etmiyor. Yanına beyaz peynir, kavun, zeytin falan da getirtince pes dedik:)
Sevgili Münire ve Atilla Koçanaoğulları çifti
Sevgili Pervin ve İbrahim Balıklı çifti
Neredeyse her gece yemekten
önce 19.00 da muhteşem Showlar
izlediğimiz Panteon salonuna gidiyoruz…
Panteon’daki gösteriden sonra
Bingo oynadık 185 $ kazandım, YUPPPİİİİ:)
Tiyatrodan çıktıktan sonra tekerlekli
sandalyede genç bir adam gördük…yanında da eğitimli harika bir Golden
Retriever. Gemiye hayvan alınmıyor sanıyordum!:))) Sanırım özel durumlar hariç.
Gemide Down Sendromlu, ve bedensel engelli bir
sürü insan var. Çok genç ve güzel bir kadının bir bacağı kalçadan yoktu, tekerlekli
sandalyeyle katılmış geziye, hiç de üzgün ve sıkılgan görünmüyordu.
Gemide
engelli görmeye alıştım ama bir tanesi vardı ki pes dedim resmen. Adamın
gözleri görmüyor arkadaşlar, elini karısının omzuna koyup öyle geziyordu gemide.
İnsanların hastalıklarına aldırmayıp böyle gezilere katılıyor oluşları beni çok
derinden etkiledi. Biz olsak utanır sokağa çıkamayız, hoş ülkemizde
engellilerin sokağa çıkmaları fiziki şartlar yüzünden de zor zaten ya:(
Demek ki neymiş? İnsanın içinde yaşama arzusu olduktan sonra
hiçbir engel kendisine engel değilmiş, Gerçek engel insanın kafasında ve
ruhunda kendi kendine yarattığıymış.
Gemimizde yaş grubu oldukça
yüksek…çok ciddi yaşlılar var hatta korkarım ki bu onların son yolculuğu
olabilir. O derece yani:))
Ama gemi yönetimi hasta ve
yaşlı insanları oyalayacak faaliyetler de düşünmüştü:)
Saat 00.40 Şu anda Tunus açıklarında
seyrediyoruz…ve rüzgar 60 knot yani çok rüzgar var..ve gemi ciddi
sallanıyor…(korkma Pelin’cim tembihlediğin gibi sıkı sıkı tutunuyoruz:))
Akdeniz sıkı salladı dün gece
hiç uyumadım, şimşek fırtına yağmur, çok dalga vardı…Senaryoları yazdım durdum
sabaha kadar:)
5 kasım Salı saat 12.30
Kaptanın seyir defterinde
hala fırtına var ama ne fırtın ne fırtın. Yanımızdan koca koca tankerler,
şilepler geçiyor ve hepsi bir batıp bir çıkıyorlar. Bizim gemi de az
sallanmıyor hani. Genelde her sabah 14. katta yürüyüş yapar yolcular, bu sabah bomboş
ortalık. O da ne? Saftik Japon’un biri fırtınaya rağmen yürüyor. Hani kelli
felli bir tip olsa neyse, ülen senin etin ne budun ne? Fıyt diye uçup gitse
kimsenin haberi bile olmayacak:))
Kat görevlimiz Endy’le sohpe
ettik biraz. Honduras’lıymış. Personelin çoğu oralı zaten.(Honduras, Orta Amerika’da) 21 yaşında bizim oğlan evli, bir yaşında da
kızı varmış. 3 yıldır gemilerde çalışıyormuş garibim..9 ay çalışıp 3 ay gidiyormuş
evine.
Saat 17.00 Cezayir
açıklarında Malaga'ya doğru yol alıyoruz ama hava koşulları kötü, hiç görüş yok. Odadaki
televizyonda gemi içi yayından öğreniyoruz yerimizi.





Hiç yorum yok:
Yorum Gönder